Hiç yorulduğunuz oldu mu, insanlara kendinizi anlatmaktan? Mesela boğazınızda takılı kalmış binlerce cümle varken, o cümleleri yutmak zorunda kaldığınız oldu mu? "Sen güçlüsün, çok şey yuttun bunu da yutarsın!" diyenleriniz oldu mu?
Olmuştur.
Peki sizin de "Ben neden güçlü olmak zorunda bırakıldım?" diye bağırmak istediğiniz zamanlar oldu mu? Benim çok oldu. Herkes bir şekilde yaşarken, birilerine sığınırken ya da birilerine doğru yaslanırken "Kendine yaslanan dik yürür!" lafını kendime hatırlatmak zorunda kaldım ben her seferinde.
"Ağlamak zayıflıktır."
"Buna mı üzüldün?"
"Dik dur, sen güçlüsün!"
Gibi saçma teselliler ile avutuldum. Oysa ağlamanın zayıflık olarak görüldüğünü bile bile ağlayabilmek, güç göstergesi değil midir? Ya da birinin üzerine bir saniye bile düşünmeden kurduğu cümlelerden duvarlar örüp, o duvarlara günlerce mahkum olmak mümkün değil midir? Peki sevginin asıl gerektirdiği şey "hiç üzmemek" midir? Birini üzmeden yaşayabilmek mümkün müdür? Değildir. Ancak kırdığın gönlü telafi etmek mümkündür. Sevgi denen şey, tam olarak budur.
Diyeceğim o ki, ben güçlü olmak istemiyorum. Ben güçlü olmak zorunda bırakılmak istemiyorum. Okuduğum bir kitapta denk gelen bir cümleyle bile oturup ağlayabilecek kadar doluyken, hayatımda var olan şeylere karşı sürekli kendime yaslanarak yürümek zorunda kalmak istemiyorum.
Daha önce de dememiş miydim, "Acının da mutluluk gibi bir duygu olduğunu neden görmek istemez insanlar?" diye? Ben mutluluğumu kahkahalarla, üzüntümü hıçkırıklarla yaşamak istiyorum.
Ben yaşamak istiyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder