Gerçekten seveni de, sevginin kıymetini bileni de yüz metre öteden tanıyorsunuz. Gözlerindeki yorgunluktan, yorgunluğa rağmen var olan ışıltıdan tanıyorsunuz. O gözlerin nice hüzün yağmurları ile ıslanmalarına rağmen ışığını kaybetmemelerinden anlıyorsunuz.
Seven insan, karşısındaki hangi sıfat ile vücut bulmuş olursa olsun belli ediyor kendini. Dostunu dinliyor mesela. Sesini değil, sessizliğini dinliyor. Biliyor musunuz? Suskunluk bazen kelimelerden daha çok şey ifade eder. Ve biliyor musunuz? Ben dertlerini susa susa bağıran çok insan gördüm. Karşılarında hep ifadeyi kelimeler ile sınırlı görenler vardı. İnsanlar artık birbirlerinin suskunluğundan anlamıyorlar mı dersiniz? Yoksa sevmeyi, sevginin kıymetini bilmedikleri için mi bu haldeler?
Seven insan, sevgiye, sevginin büründüğü sıfata kıymet veriyor bir kere. Sevginin basit bir olgu olmadığını, beraberinde bazı duyguların barınmasına imkan vermediğini, aksi durumda içerisindeki bütün güzellikleri öldürdüğünü biliyor. Mesela sevgi içerisinde gurur barındırmıyor, ego barındırmıyor, iktidar savaşı, tavır, kavga ve buna benzer insanı yoran diğer şeyleri barındırmıyor. Seven insan, sevdiği her insana tatil oluyor. Çünkü biliyor, öyle bir çağ ki bu insanlar birbirlerini anlamayarak cezalandırıyor. Çünkü biliyor ki bilinçli ya da bilinçsiz kesilen bu cezalar, insanı her şeyden çok yoruyor. Çünkü biliyor ki, vücut yorgunluğu geçiyor hatta zihin yorgunluğu bile geçiyor ama yürek yorgunluğu geçmiyor.
"Yürek yorulur mu?" demeyin sakın! En çok yürek yoruluyor. Çünkü sevginin, sevgisizliğin, sevgisizlerin bütün yükünü yürek sırtlanıyor. Yani insan içerisinde bulunduğu durumun kötülüğünden zihnini tek bir düşünce ile kurtarıyor ama sevgisizliğin, farkındalıktan yoksun sevginin verdiği yorgunluğu bazen aylarca üzerinden atamıyor. Evet bazen sevgi de yoruyor.
Güzel insan, güzel seven insan acı çekmiş oluyor genellemesine inanır mısınız bilmiyorum. Ben bu durumun kişinin yapısı, durumları yorumlama biçimi ile ilgili olduğunu da düşünüyorum çoğu zaman. Yani güzel seven insan, daha önce tatmadığı sorunları, acıları bile başkaları yerine tadabiliyor. Dostunda, sevdiğinde bir yara meydana gelse önce kendisi kanayabiliyor. Dostunda, sevdiğinde yağan her damla hüzün yağmuru, ilk onun avuçlarına düşebiliyor. Dostu, sevdiği yere düşünce ilk onun dizleri kanayabiliyor. Hiç olmadığı, hiç bulunmadığı anılarda kendi ayak izlerini de bırakabiliyor.
Zamanında güzel yürekli bir insanın da dediği gibi "Mühim olan çok sevmek değil. Mühim olan güzel sevmek. Kırmadan, dökmeden, yormadan, acıtmadan." Güzel seven insan, kendini böyle fark ettiriyor.
Yorumlar
Yorum Gönder