Ana içeriğe atla

Yüreğe Dokunmak

Siz, bir eşyayı sever gibi seviyorsunuz insanları. Bir eşyaya dokunur gibi dokunuyorsunuz onlara. Birini sevdiğiniz zaman, ona sahip olduğunuzu düşünüyorsunuz. Ya da sürekli kendinizi birilerine ait hissediyorsunuz. Bu yüzden evlilikten, ilişkiden kaçmalarınız. Birini hayatınıza aldınız diye onun bağımsız bir hayatı olduğunu hiçe sayıyorsunuz. Attığınız her adım, iz bıraktığınız her düşünce ortak olsun istiyorsunuz. Onun da fikirleri, hayalleri olduğunu unutuyorsunuz. Hatta çoğu zaman farklılıkların insanı güzelleştirdiğini de unutuyorsunuz. 
Sürekli oyunlarınız var kendi kafanızda kurduğunuz. Birine oyunsuz, plansız yaklaşamıyorsunuz. Birine kendinizi koşulsuz açamıyorsunuz. Hem kendi içinizde bazı şeyleri de aşamıyorsunuz. Mesela size göre ilişki bir iktidar mücadelesi. Bir ilişkiyi, sevmek ve sevilmek için değil de, o ilişkiyi yöneten kişi olmak için yaşıyorsunuz. Karşınızdakini bir eşya, olarak düşünüyor, ona müdahale etmeyi kendinizde hak görüyorsunuz. 
El ele yürümek gibi arzularınız yok mesela. El ele yürümeyi fiziksel bir eylem olarak görüyorsunuz. Birbirinizin ruhlarınıza tutunarak da yürüyebileceğinizden bi'habersiniz. Yani bir ilişkinin oyun, strateji, iktidar mücadelesi olmadan da yürüyebilmesi sizin için imkansız. Sahi bir ömrü içinizi tam anlamıyla açamadığınız insanlara nasıl adayabiliyorsunuz? Mesela ağzınızdan çıkanı değil de yüreğinizde kalanı duyacak insanlara karşı hiç mi bir arzu oluşmuyor içinizde?
Sizin gibi çok, bu yüzden yalnız kalmıyor elleriniz de yüreğiniz de. Bizse bizim gibi olan 3-5 kişiyi ararken ömrümüzü tüketiyoruz.

Yorumlar

  1. eşyaya dokunur gibi değil yüreğine dokunur gibi sevebilmek sanırım olmayacak olanı istiyoruz umarım daha sık yazarsın :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

"En güzel sevenler, en güzel yara alanlardır."

 Yıllardır hep "En güzel sevenler, en güzel yara alanlardır." diye düşünürüm. En güzel düşünenler, en güzel gülenler, en güzel direnenler.  En güzel seviyorlar, çünkü sevgisizliğin ne demek olduğunu biliyorlar. İsimleri hiçbir şiirde yer almamış, uğurlarına hiçbir şarkıda göz yaşı akmamış onların. Güzel seviyorlar, çünkü sevildiklerinden hiçbir zaman emin olamamışlar. Bu sebeple emin oldukları tek şeye, kendi sevgilerine tutunuyorlar. En güzel düşünüyorlar, en derin düşünüyorlar çünkü onlar için göz önünde olanlar dahil daha önce kimse tarafından düşünülmemiş. Onlar, gülün dikenlerini sevmişler, dikende mana aramışlar. Ancak kimse onların açtıkları gülü görmemiş, bir uçurum kenarında, kimsenin geçmediği bir kuytuda, kendi güzelliklerini kendileri çürütmüşler. Belki de zamanla onları görmeyen gözlerden uzaklaşmayı öğrenmişler. Olamaz mı? En güzel gülüyorlar çünkü, içlerinde hüzün sel olmuşken gözlerinden bir damla yaş akmadı diye kimselere acısını gösterememişler. Belki gülüşl...

Eksik Bir Şey Mi Var?

 "Eksik bir şey mi var hayatımda Gözlerim neden sık sık dalıyor Eksik bir şey mi var hayatımda Gökyüzü bazen ciğerime doluyor Öyle bir şey ki bu, kolay anlatamam Atsan atılmaz, satsan satamam Eksik bir şey mi var, anlayamam Bak çayım sigaram, her şeyim tamam Kalksam duraktan dolmuş gibi Arka koltukta unutulmuş gibi Terliklerimle, gelsem sana Sonunda aşkı bulmuş gibi" Ne yaparsanız yapın, olmayacakmış gibi hissettiğiniz zamanlar oluyor mu? Aldığınız nefesin göğsünüze takıldığı,göz yaşlarınızın içinize aktığını hissettiğiniz, "Eksik bir şey var!" diye çığlık çığlığa bağırmak isteyip de ciğerinize dolan gökyüzü ile nefes nefese sustuğunuz?  Peki ne sizce eksik olan? Sevgi mi? Belki. Peki şefkat? Neden olmasın değil mi? Kaç tane örnek verebilirsiniz bu eksiklere? Kiminiz tek bir örneğe sığdırır eksikliğini, kiminiz sayfalara sığdıramaz. Herkes, her şey bir yerde eksik değil  midir zaten? Hiç düşündünüz mü belki de eksik değil de fazla bir şey vardır? Mesela özlem. Hiç b...

İndirilen Gardlara

Sevgili okur, Ben bugün gardımı indiriyorum. Bugün, kendime zayıf olma, ağlama, üzülme izni veriyorum. Bugün hep tırmandığım o zirveden kendimi aşağıya bırakıyorum. Çünkü fark ettim ki, beni en çok yoran şeyler bunlarmış. Nasıl mı? Fark ettim ki, güçlü olmak zor bir eylem. Dik durmak, hep gülmek zor bir eylem. Ama asıl zor olan, kendini bunlara mecbur hissetmek. Ağlamak zor bir eylem, ama asıl zor olan kendini ağlamamaya zorlamak. Bu yüzden kendime bunlar için izin verdim. Karşılaştığım her zorlukta, başıma gelen her olayda "Sen güçlüsün", "Sen de böyle yaparsan..." tesellileriyle avutuldum, avutulduğumu sandılar. Ama ben bu cümlelerin her biriyle yeniden ağırlaştırdım sırtımdaki yükü. Evet, her şeye rağmen dik durmak, durabilmek çok güzel. Ama yeri geldiğinde eğilmek de çok güzel. Bunu bir ağaca benzetebilirsiniz. Sürekli dik durması için çabaladığınız bir dal, en ufak eğrilikte kırılır. Ama eğilmesine izin verdiğiniz bir ağaç, fırtınada savrulsa da yerini bulur, k...