Üstesinden gelemediğimiz acılarımız, unutamadığımız anılarımız, veremediğimiz kararlarımız, seçemediğimiz yollarımız var. Belki yorulduk, üstesinden gelemeyişlerimiz bundan. Belki unutmayı seçeceğimiz anının yerini yenisinin doldurabileceğinden ümitsiziz. Belki veremediğimiz kararlar değil de sonuçlarını göze almaktan emin olamadığımız kararlarımız var. Ve belki yürüyeceğimiz yol değil de o yolda nasıl yürüdüğümüzdür mesele. Çünkü biliyoruz ki hangi yolu seçersek seçelim, diğerinden vazgeçmiş olacağız. Çünkü biliyoruz ki aklımız da hep o gitmediğimiz yolda kalacak...
Neden acıların da anıları olduğunu görmek istemez insanlar? Geçmişe bu vefasızlık neden? Peki şimdiye? Geleceğe?.. Neden acının da mutluluk gibi bir his olduğunu kabullenmezler mesela? Oysa bizi güçlü kılan yenilgilerimiz değil midir? Neden bu yaşamaktan korkmalar, verilemeyen kararlar, gidilemeyen yollar? Kabul her seçiş bir vazgeçiştir ama seçtiği yola çiçek açtırmak da yine o yolda yürüyenin elinde değil midir, dikenlere katlanmayı göze almak şartıyla...
Nietzsche der ki "Korkarak yaşarsan, yalnızca hayatı seyredersin." Yani eğer yüzmeyi seviyorsan dalgalar seni korkutmasın, uçmak istiyorsan rüzgar seni yıldırmazsın. Yürüyeceğin yolu seversen,nereye gittiğin, nereden gittiğin anlamsız detaylar olur gözünde. "Her şeçiş, bir vazgeçiştir." cümlesi seni korkutmaz. Çünkü çiçek dikersen gülistan, diken dikersen haristan yaratırsın. Ve eğer seviyorsan bir ismi, bir cismi; korkun sana bitmesin diye başlamamanı değil de "Ya bir gün yollarımız ayrılırsa, heybemde yeterince hatırlanmaya değer anı biriktiremeden" diye söyler.
Ve hatırlamak da güzeldir, hatırlanmak kadar. Eğer değiyorsa hatırlamanıza heybenizdeki anıları sevin, acıları da...
Ve hatırlamak da güzeldir, hatırlanmak kadar. Eğer değiyorsa hatırlamanıza heybenizdeki anıları sevin, acıları da...
Yorumlar
Yorum Gönder